Güncelleme Tarihi: 2 Aralık 2020
- Kemik Erimesi (Osteoporoz) Nedir?
- Kemik Erimesinin Nedenleri
- Kemik Erimesinin Belirtileri
- Kemik Erimesine Karşı Alınabilecek Önlemler
Kemik Erimesi (Osteoporoz) Nedir?
Tıp dilinde “osteoliz” veya “osteoporoz” olarak bilinen kemik erimesi, kemik dokusunun tahribatıyla sonuçlanan ciddi bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık süresince, kemikler başta kalsiyum olmak üzere mineral yönünden kayba uğrar, sert formunu kaybederek zayıflar.
Sistemik bir iskelet hastalığı olan kemik erimesi kırık riskinde artışı da beraberinde getirir, öyle ki, yaşlılarda kemik kırılmasının en yaygın nedeni bu hastalıktır. Erime ile kemikler öylesine zayıflar ki dışarıdan gelebilecek küçük bir etki ile kırılma meydana gelir; bunun ertesinde de kronik bir ağrı baş göstererek günlük aktiviteleri yerine getirme kabiliyetinde azalma ortaya çıkar.
Bilindiği gibi kemik canlı dokulardan meydana gelir ve bu dokular vücut tarafından beslenir ve onarılır. Kemik erimesi durumunda ise yeni kemik oluşumu eski kemik kaybına yetişemez. Bu da hastalığın kişileri daha ciddi bir şekilde etkilemesine neden olur.
Bununla beraber, hastalık her ırktan ve cinsiyetten kişide etkili olabilir fakat menopoz & andropoz dönemini aşmış kişilerde daha sık görülür.
Kemik Erimesinin Nedenleri
Kemik erimesine ilişkin birçok risk faktörü bulunmaktadır. İleri yaş bu faktörlerin en önemli olanıdır. Bilindiği gibi, vücutta kemik oluşumu 20 yaşına kadar ciddi bir şekilde devam eder ve kişiler 30 yaşına geldiklerinde en yüksek kemik kütlesine sahip olur. Fakat bu sürecin ardından kemik kütlesi yavaş yavaş azalmaya başlar. Özellikle, hem erkeklerde hem de kadınlarda, hormon düzeyinde düşüş meydana geldiği durumda osteoporoz için uygun ortam oluşur.
Yaşın haricinde etnik köken de önemli bir unsur olarak karşımıza çıkar. Hastalık herkesi etkileyebilirken, Avrupa veya Asya soyları osteoporoza daha yatkındır.
Bununla beraber, genetik faktörler de hastalığın ortaya çıkışında önemli bir rol oynar. Öyle ki, ailede osteoporoz öyküsü bulunuyor ise risk % 25 ila% 80 oranında artar.
Bunların haricinde minyon tipli kadın ve erkeklerin kemik erimesine daha yatkın olduğu bilinmektedir. Bunun nedeni, yapı olarak küçük olan bu kişilerin vücutlarında daha az kemik kütlesinin bulunmasıdır.
Erimenin ortaya çıkmasına neden olan diğer risk faktörleri ise şöyledir:
- Daha önce vücuttaki herhangi bir kemiğin kırılmış olması,
- Yetersiz kalsiyum alımı,
- Tiroit hormonunun düşük seviyede olması,
- Aşırı aktif paratiroid ve adrenal bezler,
- D vitamini eksikliği,
- Tütün mamullerinin kullanımı,
- Aşırı alkol tüketimi,
- Yetersiz beslenme & düşük oranda protein alımı,
- Zayıflık,
- Ağır metallere maruz kalma,
- Mide asidi üretimini azaltan proton pompası inhibitörleri.
Ayrıca çölyak hastalığı, kanser, lupus, enflamatuar bağırsak hastalığı, multipil myeloma, böbrek veya karaciğer hastalığı, romatizmal eklem iltihabı da kemik erimesini tetikleyebilir.
Kemik Erimesinin Belirtileri
Kemik erimesinin ilk aşamada tipik herhangi bir belirtisi yoktur fakat hastalık ilerleyip kemikler zayıfladıktan sonra hastada aşağıdaki semptomlar görülebilir:
- Omurgalarda meydana gelen hasarın neden olduğu, sürekli ve tedaviye yanıt vermeyen sırt ağrısı,
- Eğik bir duruş geliştirme,
- Boyda kısalma,
- Kemiklerin kendiliğinden veya zayıf bir etki sonucunda kırılması.
Bahsi geçen kırılmalar yaygın olarak omurga, kaburga, kalça ve bilekte görülür.
Bu belirtilerin var olması ve çeşitli testlerle (yaygın olarak kemik mineral yoğunluğu testi (BMD) kullanılır) sorunun kesinleşmesi durumunda doktor kemik kaybını ve kırılmayı azaltacak ve kemik yoğunluğunu artıracak birtakım ilaçlar reçete eder. Bu süreçte, vücudun tedaviye nasıl yanıt verdiğini izlemek adına çeşitli kan testlerine de ihtiyaç duyulabilir.
Kemik Erimesine Karşı Alınabilecek Önlemler
Kemik erimesine karşı alınabilecek en önemli önlem gençlik yıllarında kemikleri sağlıklı kılmaktır; çünkü, kişinin kemik kütlesi ne kadar fazla ise, yaşlandıkça osteoporoz geliştirme olasılığı o kadar düşüktür.
Kemik sağlığı için öneriler ise şöyledir:
- Şeker, sodyum, nişasta ve doymuş yağ içermeyen, besleyici gıdalardan oluşan bir besin programı benimsemek: Meyveler, sebzeler, protein ürünleri, kepekli tahıllar, süt ürünleri, baklagiller ve kuruyemişlerden oluşan bir diyet uygulanmalıdır.
- Kalsiyum bakımından zengin gıdaları tercih etmek: Kalsiyum, az yağlı süt ürünleri, koyu yeşil yapraklı sebzeler, somon, sardalya, tofu, soya ve portakal suyunda bolca bulunmaktadır. Fakat aşırı miktarda kalsiyum almanın da kalp sağlığı için zararlı olduğu unutulmamalıdır.
- Önerilen miktarda D vitamini almak, gerekir ise takviyelere başvurmak: D vitamini, vücudun kalsiyumu emme düzeyini geliştirir ve kemik sağlığını iyileştirir.
- Fiziksel olarak aktif olmaya özen göstermek, düzenli olarak egzersiz yapmak: Yapılan pek çok araştırma egzersizin kemik yoğunluğu üzerinde olumlu etkisinin olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bununla beraber genç yaşta yapılan egzersizlerin ileriki dönemlerde kemik kırılganlığını önlediği de bilinmektedir.
- Tütün mamullerini kullanmamak & kullanmayı bırakmak.
- Alkol tüketimini sınırlamak.
Çölyak hastaları için, glütensiz diyete uyum sağlamak: Diyet, kalsiyum ve D vitamini içermelidir.