Güncelleme Tarihi: 2 Şubat 2018
Lenf kanseri ülkemizde ve dünyada sık görülen kanser türlerinden biridir. İlerleyen yaşa bağlı olarak hem kadınlarda hem de erkeklerde daha sık görülen bu kanser, “lenfoma” olarak adlandırılır. Belirtileri ise kişiye göre oldukça değişkenlik gösterebilir. Bazı kişilerde grip olma ve gribin uzun süre geçmemesi şeklinde kendini belli edebilen bu hastalık, bazı kişilerde kuru öksürük ve tıkanma şeklinde belirti gösterebilir. Özellikle bademciklerden sadece birinin şişmesi, tipik bir lenfoma belirtisi olabilir. Lanfoma belirtilerine az sonra daha detaylı değineceğiz.
Lenfoma geçtiğimiz son 10 yıla nazaran, günümüzde çok daha sık görülüyor. Ancak buna karşın tedavisinde de çok daha başarılı sonuçlar elde edilebiliyor. Pek çok farklı türü olan lenfoma tedavisinde başarı oranı günümüzde % 90 gibi oldukça yüksek bir rakamı yakaladı. Şayet uygulanan tedavi ile kanserden kurtulma mümkün olmadıysa, alternatif yöntemleri denenebiliyor. Bunlardan biri de “akıllı ilaç” adını taşıyan ve sadece vücuttaki kanser hücrelerini hedef aldığından kullanımında ciddi bir sıkıntı olmayan tedavi şeklidir. Ayrıca hastaya kök hücre nakli yapılması da alternatif tedavi seçenekleri arasında yer alıyor.
Lenf Kanseri Lenfoma Nedir?
Bilindiği gibi kan, kemiklerin içerisinde bulunan ilikler tarafından üretilir. Kemik iliğinden kaynaklanan tüm kan kanserlerinde lanfoma ifadesi kullanılır. Lenfoma hastalığı kendi içerisinde iki gruba ayrılır.
- Hodgkin lenfoma
- Non hodgkin lenfoma
Bu iki lenfoma çeşidinin alt türleri bulunur. Hodgkin lenfoma yaklaşık 8, non hodgkin lenfoma ise 50’ye yakın alt türe sahiptir. Non hodgkin lenfomanın alt türleri ile birlikte görülme sıklığı, hodgkin lenfomadan tam 8 kat daha fazla görülür. Tüm bu alt türlerin tedavi şekilleri birbirinden farklıdır. Aynı zamanda hastalarda görülen belirtiler ya da hastaların uygulanan tedaviye nasıl yanıt verdiği de değişkenlik gösterir. Hastaya lenfome tanısının konması ile birlikte, lenfomanın hangi türünün olduğu belirlenir. Bu belirlenmeden tedaviye başlanamaz.
Lenf Kanseri Lenfoma Belirtileri
Genellikle hastalar vücutlarının herhangi bir yerinde bir kitle fark eder ve kliniğe başvurur. Tanı genellikle bu şekilde konuyor olsa da farklı şikayetler ile kliniğe başvuran hasta sayısı da bir hayli fazladır. Daha önce de değindiğimiz gibi lenfomanın pek çok farklı belirtisi olabiliyor. Ancak en çok lenf bezlerinin içerisinde oluşan tümör nedeniyle büyümesi şeklinde kendini belli eder. Söz konusu tümör genellikle boyun bölgesi, koltuk altları, kasık bölgelerinde kendini gösterir. Lenfoma tüm kanser çeşitleri gibi bağışıklık sistemini doğrudan etkiler. Buna bağlı olarak grip benzeri şikayetler ile de kendini belli eder. Hasta gribe yakalandığını düşünür ancak uzun süre geçmesine karşın grip iyileşmeyince kliniğe gider. Bu şekilde tanı da sıklıkla konmaktadır. Aynı zamanda sinüzit, akciğer enfeksiyonu gibi hastalıkların üzün süre geçmemesi de yine lenfoma şüphesini doğurur. Vücutta meydana gelen bir enfeksiyonun 4 hafta geçmesine karşın iyileşmiyor, daha da ağırlaşarak devam ediyor olması halinde de lenfoma şüphesinden söz edilebilir. En sık görülen lenfoma belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
- Bilekler ve bacaklarda şişme
- Karında ağrı ve şişlik
- Geceleri terleme ve buna eşlik eden ateşlenme
- İştahın azalması ve kilo kaybı
- Vücudun çeşitli yerlerinde anormal bir kaşıntı hissi
- Yorgun ve bitkin hissetme
- Titreme
- Normalde olmayan acıya benzer fiziksel bir his
- Nefes darlığı, nefes almada zorluk çekme
- Bademcik şişmesi, özellikle tek bademciğin şişmesi
- Baş ağrısı
- Kronikleşmiş öksürük
Lenfoma belirtilerinde alerjik bir öksürük durumu da ortaya çıkabiliyor. Hatta kişi öksürük ile birlikte astım atakları da yaşayabiliyor. Bu kanser türünün belirtileri, farklı hastalıklarda da ortaya çıkabilen belirti gruplarında yer alır. Örneğin romatizmal hastalıklarda olduğu gibi acı hissi gibi farklı fiziksel hisler görülebilir. Çünkü bu kanser, farklı hastalıkların belirtilerini taklit etme özelliğine sahiptir.
Lenfoma Belirtilerini Ayırt Etme
Kanser çeşitlerinde kişinin vücudunda meydana gelen değişimleri fark edebilmesi ve hastaneye başvurması, erken tanı anlamında büyük önem taşır. Evet, lenfoma belirtileri farklı hastalıkları taklit ediyor olabilir. Ancak yine de hastalar vücutlarındaki bazı değişimleri önemseyerek de erken tanı konmasını sağlayabilir. Lenf bezlerinde şişme olması bazı hastalarda göğüs kafesinde meydana gelebiliyor. Bu da kuru öksürüğe, astım ataklarına sebebiyet verebiliyor.
Aslında lenfoma hastalığında hastaların şikayetleri genellikle vücutta büyüyen bir tümör nedeniyle bazı vücut bölümlerine basınç uygulanması ile ortaya çıkıyor. Karın boşluğunda bir tümör oluştuğunda ve büyümeye başladığında karın ağrısı, mide ya da sindirim sistemi ile ilgili bazı sıkıntılar yaşamak şeklinde bir bulguya sebebiyet verebilir. Doğru beslenme düzenine karşın hastanın sürekli ishal ya da kabız olması, dikkate alınması ve önemsenmesi gereken bir durumdur. Çünkü sebebi lenfoma olabilir.
Ateşlenme, kilo kaybetme, geceleri terleme bu kanserin etkileri arasında yer alır. Kilo kaybına neden olabilecek herhangi bir yaşam değişimi olmamasına karşın kişinin zayıflamaya başlaması, kliniğe başvurması gereken bir durumdur. Bu tür şikayetler ile hastaneye gidildiğinde zaten mevcut bir lezyon olup olmadığına bakılır. İstisnasız herkesin bilmesi gereken husus şudur: lenfoma vücuttaki her dokuyu tutabilen bir hastalıktır. Bu nedenle herhangi bir şikayet meydana geldiğinde herkesin bu belirtiyi önemsemesi ve hastaneye başvurması gerekir. Kişilerin mevcut şikayete ağrının eşlik etmemesini dikkate almamaları gerekir. Çünkü ağrılı belirtiler lenfomanın ilerleyen safhalarında görülür.
Bademcik Şişmesine Dikkat!
Lenfomada bademcik şişmesi çok dikkate alınan bir bulgudur. Bademcik enfeksiyonlarında bademciklerden ikisinin de şişmesi değil, sadece tek bir bademciğin şişmesi, kuvvetli bir lenfoma belirtisidir. Aynı zamanda bademciklerin her ikisinin de şişmesinde, bademciklerde asimetrik bir büyüme olması da yine lenfoma şüphesini doğurur. Bademcikler lenfoid dokular arasında yer alır. Lenfoma bu dokuyu tutabilir ve bademcikte büyümeye neden olabilir. Bu nedenle bademcik büyümesi şikayeti ile kliniğe başvurulduğunda önce hastalara antibiyotik tedavisi uygulanır. Tedavinin ardından 10 gün geçtikten sonra iyileşme beklenir. Şayet iyileşme gerçekleşmez ise bu durumda nedeni araştırılır. Lenf kanseri şüphesi de bu nedenler arasında en güçlü olanıdır.
Lenf Kanseri Neden Olur?
Henüz bu soruya bilimsel ve net bir yanıt verilemiyor. Elbette diğer kanser türlerinde olduğu gibi bazı risk faktörlerinden söz edilebilir. Şimdiye dek yapılan araştırmalarda sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanılması en güçlü risk faktörü olarak belirlendi. Bununla beraber tarım ilaçlarına sıklıkla maruz kalan kişilerde de lenf kanserinin görülme riskinin yüksek olduğu saptandı. Bazı kimyasal maddeler de bu etkiyi gösterebiliyor. Romatizmaya bağlı hastalıkları uzun süre yaşayanlar ve immün yetmezlik gibi durumlarda da lenf kanseri riskinin yükseldiği bilinmektedir. Hepatit C, AIDS, HTLV 1 ve HIV hastalıklarının da beraberinde lenf kanserini getirebildiği bilinmektedir.
Lanfoma Riskini Yükselten Etmenler
Bazı kanser çeşitlerinde yaşam şekli risk faktörü olabiliyor. Ancak lenfoma için bu durum pek belirleyici değil. Çevresel faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan bir kanser çeşidi olmadığı biliniyor. Sadece tarım alanınca çalışanlar ve seracılık yapanlar, bazı tarım ilaçlarına daha fazla maruz kaldığından lenf kanseri görülme oranları yükselebiliyor. Zira tarım ve seracılık ile uğraşanların maske ve koruyucu kıyafet olmadan çalışmamaları gerektiğinin sıklıkla altının çizilmesinin nedeni budur. Akıllara gelen soru, tarım ilaçlarının kullandığı sebze ve meyveleri tüketmenin de aynı sonucu doğurup doğurmayacağıdır. Tarım ilacı kullanılması, söz konusu gıdaların tüketilmesi halinde kişide lenf kanseri riskini yükseltmez. Ayrıca boya üretim sektöründe çalışanların da aynı riski taşıdığını da belirtmeliyiz. Pek çok kimyasalın kullanıldığı boya üretim sektöründe mutlaka koruyucu kıyafetler giyilmelidir. Fazla kilo ve obezite de risk faktörünün yükselmesini beraberinde getirir. Fazla kilo ve hareketsiz yaşam sadece lenf kanseri değil, diğer kanser türleri için de bir davetiye niteliği taşır.
Lenf Kanseri Lenfoma Çeşitleri
Kana bağlı olarak ortaya çıkan onlarca farklı kanser türü bulunuyor. Son yıllarda tıp alanında yaşanan gelişmeler, bu kanser türlerinin tedavisinde daha başarılı sonuçlar alınmasını da sağladı. Söz konusu gelişmeler sadece tedavide değil, kan kanseri türlerinin biyolojik özelliklerinin anlaşılmasını da kolaylaştırdığından kanser çeşitleri karakteristik özellikleri ile artık daha net ortaya konabiliyor. Bir yandan kullanılan ilaçlar da geliştirilmeye başlandı. Artık sadece kanser hücrelerini hedef alabilen ilaçlar da üretiliyor. Ancak elbette her kanser çeşidi için bu ilaçların mevcut olduğundan henüz söz edilemiyor. Hematoloji alanında en sık görülen kanser çeşidi lenf kanseridir. Özellikle non hogkin lenfoma tıptaki gelişmeler ile birlikte biyolojisi daha net anlaşılmış bir lenfoma çeşididir. Haliyle günümüzde uygulanan tedavi şekilleri de değişkenlik gösterdi.
Hodgkin Lenfoma
En genel şekliyle açıklayacak olursak, lenf düğümlerinde büyüme olması şeklinde görülen lenf kanseri türüdür. Çoğunlukla geceleri terleme, sıklıkla yüksek ateş olması, kilo kaybetme gibi belirtiler ile kendini gösteriyor olsa da kişiden kişiye yaşanan şikayetler değişebiliyor. Teşhis konduktan sonra hastalığın evresinin tespit edilmesi gerekir. Bunun için de kemik iliği biyopsisi ve bilgisayarlı tomografi tetkiklerinin yapılması istenir.
Tedavisinde başarı oranının gayet yüksek olduğu bu lenfoma türünde hedef kanseri tamamen yok etmektir. Tüm tedavi protokolü bu yönde belirlenir. Alman Hodgkin Lenfoma Çalışma Grubu (GHSG) dünya genelinde kanseri bu türü hakkında en kapsamlı çalışmalara imza atar. Tedavideki başarı oranının yükselmesinde, grubun çalışmalarının önemi büyüktür. Günümüzde kaydedilen son gelişmelere göre, hastaya özel olarak belirlenen risk faktörleri, tedavinin genelinde önemli olabiliyor.
Erken dönemde teşhis konan ve kötü risk faktörü bulunmayan hastalara ışın tedavisi ve ABVD adlı bir kemoterapi yöntemi uygulanır. Hastalığın ilk evreyi geride bırakması halinde ise hem kanseri yok etmek hem de tekrarlamasını önlemek amacıyla farklı bir tedavi uygulanır. Diğerinden daha etkili olan bu tedavi Esccalated BEACOPP protokolü adını taşır. Eğer hastalık kişide tekrarlamış durumda ise bu defa yüksek dozda kemoterapi uygulanır ve otolog kök hücre nakli gerçekleştirilir. Her 3 durumda da uygulanan tedavi % 90 oranında başarıyla sonuçlanır.
Non Hodgkin Lenfoma
Bu lenf kanseri türü kendi içerisinde 3 farklı gruba ayrılır.
- İndolen ( yavaş ilerleyen)
En sık görülen alt türleri; folliküler lenfoma, kronik lenfosittik lösemi ve immunositoma olur.
- Agresif ( hızlı ilerleyen)
En sık görülen alt türleri; diffuz büyük B hücreli lenfoma, T lenfomaların çoğu ve mantle hücreli lenfoma olur.
- Çok agresif ( çok hızlı ilerleyen)
En sık görülen alt türleri;burkitt lenfoma, lenfoblastik B lenfoma ve lenfoblastik T lenfoma olur.
Her 3 grupta da hastalığın seyri ve uygulanan tedavi şekli farklıdır. Hodgkin dışı olarak tabir edilen bu lenf kanseri türü, immünolojik hücre tipi bakımından da 2 farklı grupta değerlendirilir.
- B – hücreli
- T – hücreli
Bu iki grup arasında T – hücreli olan lenf kanseri çeşidi, diğerinden daha hızlı seyir izler. Buna bağlı olarak bu grupta değerlendirilen kanserde çok daha etkili olabilecek bir tedavi şekli tercih edilir. Eski dönemlerde non hodgkin lenfomaların alt türlerinin büyük bölümünde CHOP kemoterapi şekli uygulanırdı. Günümüzde bu tedavi şekli yerine daha etkili olan ve hastaya özel tedavi protokolleri uygulanıyor. Bazı lenf kanseri çeşitlerinde kemoterapiye gerek duyulmadan, kanser hücrelerini hedef alan ilaç kullanımı dahi tercih edilebiliyor. Özellikle mide ya da göz bölgesinde meydana gelen tümör bazlı lenf kanseri çeşitlerinde, erken evre durumunda antibiyotik tedavisi de tercih edilebiliyor.
İndolen Lenfoma (Yavaş İlerleyen)
Bu lenfoma türünde, genellikle hastalığın 3 ya da 4. evresinde tanı konur. Ender durumlarda hastalık ilk evresinde ya da ikinci evresinde teşhis edilebilir. BU durumda ışın tedavisi ile hastalığın yok edilmesi mümkün hale gelebilir. Ancak 3 ya da 4. safhada mutlaka kemoterapi uygulanması gerekir. Bazı hastalarda kemoterapiye gerek duyulmayabilir ve hastalığın seyrinin izlenmesi gerekebilir. Çünkü daha önce yapılan araştırmalar neticesinde tedaviye erken başlamak da doğru olmamaktadır. Tedavide önce ilaç kullanımı ve hemen sonrasında eşlik eden kemoterapi yöntemi de tercih edilebilir. Bu yöntemde amaç tedavinin etkisini arttırmak olur.
Agresif Lenfoma (Hızlı İlerleyen)
Agresif yapıda olan lenfomaların büyük bölümü aslında Diffuz büyük B hücreli lenf kanseri türleridir. Genellikle rituximab ve CHOP kemoterapi şekli uygulanır. T – hücreli olan agresif lenf kanseri çeşitlerinde ise CHOEP protokolü adı verilen kemoterapi metodundan faydalanılır. Elbette prognozun kötü olması da dikkate alınır ve tedavide 6 kür kemoterapi uygulanır. Beklenmeden yüksek doz kemoterapi ve otolog kök hücre nakli tedavilerine geçilir. Ancak hastalığın iyileşme sonrasında da, nüksetme riskine karşın erken tanı amacıyla rutin kontrollerin yapılması gerekir. Eski dönemlerde tedavi başarı oranı düşük olan mantle hücreli lenfoma günümüzde çok daha etkin bir şekilde tedavi edilebiliyor. Hastanın yaşı genç ise ilaç tedavisi uygulanır, ardından kök hücreler toplanır ve yüksek dozda kemoterapi verilerek kök hücre nakli gerçekleştirilir. Yaşı ilerlemiş olan hastalarda ise yaşam süresini uzatmak hedefli olarak kemoterapi ve ardından ilave tedaviler uygulanır.
Çok Agresif Lenfoma (Çok Hızlı İlerleyen)
Bu grupta yer alan lenf kanseri çeşitlerinden en sık görüleni ve aynı zamanda en çok önem verileni, burkitt lenfoma ile lenfoblastik lenfoma çeşitleridir. Çünkü burkitt lenfoma en hızlı ilerleyen kanser çeşidi olma özelliğine sahiptir. Diğerleri ise genç hastalarda sıklıkla görülür. Her ikisinde de tedavi zorlu ve uzun bir süreci gerektirir. Çok sayıda ilaç alımı, lösemi tedavisinde kullanılan güçlü kemoterapiler tedavide gereklidir.
Lenfoma Tedavisi
Tedavi için öncelikle hastalığa kati bir teşhis konulmuş olması gerekir. Kati tanı için hastadan mutlaka biyopsi alınması gerekir. Biyopsi laboratuvar ortamında incelenir ve tanı konabilir. Ancak bu sadece lenf kanseri teşhisinde yeterli olur. Çok sayıda alt türü olan bu kanser tipinde, hastada hangi türün olduğunun belirlenmesi gerekir. Zira tedavi de bu alt türe göre yapılır. Lenf kanserinin alt türlerinin belirlenebilmesi için bir dizi tetkik yapılması gerekir. Ayrıca yeni geliştirilen özel boyama teknikleri gibi metotlar uygulanarak hastalığın alt türü de belirlenir.
Lenf Kanseri Tedavisi İçin Yapılan Genetik Testler
Lenf kanseri türlerinin belirlenebilmesi için bazı genetik testlerin de yapılması gerekebilir. Bu testlerin gerçekleştirilmesi, en uygun tedavinin belirlenmesinde ve uygulanmasında da önemlidir. Aynı zamanda kanserin vücuda yayılma durumu da çeşitli testler ile anlaşılabiliyor. Bu testler arasında en çok tercih edileni PET-CT oluyor. Uygulanan bu tetkik ile kanserin vücuda ayılıp yayılmadığı, hangi bölgelerine yayıldığı ya da hangi bölgelerine yayılma eğilimi içerisinde olduğu tespit edilebiliyor.
Lenf kanseri 4 evrede değerlendirilen bir kanser türüdür. İlk ve ikinci evre “erken dönem” olarak, üç ve dördüncü evre de “ileri” olarak gruplandırılır. Lenf kanseri tanısı konması ve alt türünün belirlenmesinin ardından hastalığın hangi evrede olduğu da tespit edilir. Skorlama tekniği adı verilen bir teknik ile uygulanacak tedaviye hastanın vücudunun vereceği tepki tahmin edilebilir. Skorlama bir puanlama tekniğidir. Şu faktörler bir arada değerlendirilerek bir puanlama yapılır:
- Hastanın yaşı
- Kandaki LDH seviyesi
- Hastalığın hangi evrede olduğu
- Hastalığın vücudun başka yerinde tutulumda olup olmadığı
Bunların birlikte değerlendirilmesi ile verilen puan, aynı zamanda hastanın düşük risk grubu ya da yüksek risk grubunda olduğunun anlaşılmasını sağlar. Yüksek risk grubunda olan hastaların hafif tedaviye yanıt verme olasılığı düşük olduğundan daha ağır bir tedavi şekli uygulanır. Dolayısıyla bu puanlama da aslında tedavi şeklinin belirlenmesinde önemli bir araçtır.
Lenfoma Tedavisinde Kemoterapi
Elbette lenf kanserinin tedavilerinde kemoterapi son derece önemli bir yere sahiptir. Lenfomanın türü ve hastanın durumuna bağlı olarak hangi kemoterapi yönteminin uygulanacağına karar verilir. Hastanın yatış yapmasına gerek kalmadan, ayakta tedavi yöntemi ile de ilaç verilmesi mümkün olabilir. Fakat yüksek dozda kemoterapi tedavisi yapılmasında, hastanın durumunun kontrol altında tutulabilmesi için klinikte yatılması gerekir.
Kemoterapi tedavisi genellikle 3 ila 4 hafta aralıklarla yapılır. 6 kür hastalığın yok edilmesi için uygulanması gereken kemoterapi kür sayısıdır. Ancak başarıya ulaşılamaması halinde kür sayısı arttırılabilir. Zira üçüncü kürden sonra hastalığın seyri de takip altına alınır. Mevcut rahatsızlık türlerine göre ilaç tedavileri de uygulanabilir. Hatta ilaç kombinasyonu da tercih edilebilir.
Kemoterapi tedavisinde kullanılan ilaçlar sağlıklı hücrelere de zarar verir. Bu nedenle hastalarda ağırda yara çıkması, saçların dökülmesi, mide ve bağırsak sistemlerinde bozukluklar olması, kilo kaybı ve iştahta belirgin bir azalma gibi komplikasyonlar olabilir. Tüm bunlar kemoterapi tedavisi gören hastalarda beklenen semptomlardır. Bu nedenle tedavi esnasında önlemler de alınarak hastanın en az sıkıntı ile tedavi sürecini tamamlaması hedeflenir. Lenf kanseri tedavisinde kemoterapi ile birlikte ışın tedavisi de uygulanabilir. Genellikle tümörün basıncı nedeniyle sorun yaşayan kişilerde hastayı rahatlatmak amacıyla da radyoterapi uygulanabilir.
İmmünoterapi Tedavide Başarıyı Yükseltiyor!
Lenf kanseri çeşitlerini tedavi etmek amacıyla uygulanan yöntemler arasında immünoterapi de bulunuyor. Monoklonal antikor adı verilen ilaçlar kanser hücresini hedef alacak şekilde geliştirilmiştir. Bu ilaçlar kullanılarak uygulanan immünoterapi tedavisinde, ilaçlar kanser hücresine yapışıyor. Ardından vücudun immün sisteminin harekete geçmesini sağlıyor ve bu sayede kanser hücreleri yok ediliyor. Kemoterapi ile birlikte de uygulanabilen bu tedavi farklı alt türlere göre, farklı ilaçlar kullanılarak uygulanıyor. Tedavide başarı oranını ciddi oranda yükseltiyor.
Lenf Kanseri İlaçları
Lenf kanserinin tedavisinde yaklaşık 20 yılı aşkın bir süredir bazı ilaçlar kullanılır. Tedavide kullanılan ilaçlar, yukarıda değindiğimiz monoklonal antikor özellikte olanlar ile sınırlı değil. Hatta monoklonal antikor olmayan ilaçların da tedavide kullanıldığı bilinir. Ayrıca bazı moleküler de tedavide yer verilen ilaçlar arasında yer alır. Akıllı ilaç olarak değerlendirilen moleküller hedef odaklı olarak vücutta harekete geçiyor. Akıllı ilaçların sağlıklı hücreleri hiç etkilemediğini söyleyemeyiz. Fakat minimum düzeyde sağlıklı hücrelere zarar veren bu moleküller özellikle kanser hücrelerini hedefliyor. Söz konusu ilaçların yan etkileri de mevcut. Ancak kemoterapi tedavisinde kullanılan ilaçlar kadar güçlü yan etkileri yok. Örneğin kemoterapi gören hastalarda ortaya çıkan iştah kaybı, saç dökülmesi, mide bulantısı ya da kusma gibi yan etkiler bu ilaçlarda görülmüyor. Akıllı ilaçların yan etkileri oldukça hafif ve hastalara büyük zorluklar yaşatmıyor.
Lenf Kanserinde En Etkin Tedavi İlik Nakli!
Tedavide kemik iliği nakli ya da kök hücre nakli çok sık kullanılır. Kemik iliği nakli, lenf kanseri tedavisinde en etkin yöntemlerden biridir. Kemik iliği nakli iki çeşittir. Otolog hastanın kendi kök hücrelerinden yapılan ilik naklidir. Allojenik ise bir başkasının kök hücresi kullanılarak gerçekleştirilen nakildir. Her iki nakil farklı amaçlar ile gerçekleştirilir. Genellikle hastalığın tekrarlama riskinin yüksek olması durumunda nakil yapılmasına karar verilir. Ancak öncesinde tedavi uygulanır ve sonrasında nakil gerçekleştirilir. Hastalığın tekrarlanmasını önlemek amacıyla kök hücre nakli de yapılabilir.
Lenfoma Tedavisinde Otolog Kök Hücre Nakli
Lenf kanseri tedavisinde her ne kadar yüksek oranda başarı elde edilmiş ve hastalık yok edilmiş olsa da mikroskobik oranda da olsa kanser hücreleri vücutta kalabiliyor. Tamamen temizlenebilmesi için oldukça yüksek dozlarda kemoterapi tedavisinin uygulanması gerekir. Ancak çok yüksek dozda kemoterapi tedavisi kan hücrelerini yapma görevini üstlenmiş olan kemik iliğini de olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle tedaviye başlanmadan önce hastadan kök hücreler toplanır. Özel bir işlem sonrasında bu kök hücreler dondurularak saklanır. Ardından hastaya yüksek dozda kemoterapi uygulanır ve hemen sonrasında da kemik iliği hücreleri hastaya verilir. Yani kemik iliği nakli gerçekleştirilir. Kök hücreler kemik iliğine yerleşerek çoğalır ve kan üretir. Ancak her hastaya otolog nakil yapılamadığı bilinmelidir. Kemik iliğinde de tutulma meydana gelmiş olan hastalarda önce kardeş, ardından anne ve babadan kan örneği alınarak uyum sınaması yapılır. Uyumlu olan örnek bulunamaz ise kemik iliği bankasına başvurulur.
Başkasının Kök Hücresini Vücut Reddedebilir mi?
Tedavide allojenik nakil gerçekleştirildiğinde, bir başkasının kök hücrelerinin nakledilmesi kendi içerisinde olumlu ve olumsuz unsurlar barındırır. Nakil öncesinde yapılan testlerde doku uyumları tam olsa dahi, başkasından yapılan nakilde doku uyuşmazlığı ortaya çıkabilir. Bu durum hastanın hem dokularına hem de organlarına zarar verebilir. Çünkü başkasından alınan kök hücrelerde bulunan savunma hücreleri dokuyu yabancı olarak algılayarak saldırıya geçebiliyor. Bu durum hayati tehlike de doğurabiliyor. Ancak önlem amacıyla hastanın bir süre boyunca, bağışıklık sistemini baskı altına alan ilaçlar kullanması gibi bir yöntem tercih edilebilir. Fakat bu durumda da söz konusu ilaçların yan etkileri hastalara sıkıntılı zamanlar yaşatabilir. Çok titiz bir şekilde dengelenmesi gereken bir nakil şekli olan allojenik nakilde şayet başarı elde edilirse, hastalığın yeniden tekrarlaması riski de bir hali düşüyor.
Lenf Kanserinde Moralin Önemi
Tüm kanser çeşitlerinde hastanın morali, tedavinin başarısında da belirleyici olabilir. Hastaların iyileşeceğine inanması gerekir. Özellikle lenf kanserinde hastanın moralinin yüksek olması ve iyileşeceğine inanması çok daha fazla önemli olabiliyor. Çünkü tedavi aşamasında vücudun kullanılan ilaçlara da olumlu yanıt vermesini sağlayabiliyor. Tedaviye uyum noktasında moralin ve iyileşme inancının son derece önemli olduğu, hasta kadar hasta yakınları tarafından da bilinmelidir.
Lenfoma Yaşam Süresi Ne Kadar?
Lenf kanseri genel olarak “hızlı” ilerleyen ve “yavaş” ilerleyen olmak üzere ikiye ayrılır. Hızlı seyreden lenfoma tahmin edilebileceği gibi oldukça hızlı ortaya çıkarak ilerler. Çünkü lenfomaya neden olan tümör çok hızlı büyür. Kitle oluştuktan sadece birkaç hafta sonrasında dahi kanser hücrelerine neden olabilir. Ancak yavaş seyreden lenfomada durum biraz daha farklıdır. Tümör gayet yavaş büyür. Bu da bazen aylarca bazen de yıllarca sürer. Dolayısıyla lenfoma yaşam süresi de bu doğrultuda değişkenlik gösterir. Hızlı seyreden lenfomada hastalar haftalar içerisinde maalesef kaybedilebilir. Yavaş seyreden lenfoma durumunda hastaların herhangi bir tedaviye alınmaması halinde dahi 20 yıla kadar yaşayabildikleri bilinir. Bu nedenle hızlı ve yavaş seyreden lenf kanseri çeşitlerinde tedavi oldukça farklılaşır. Hızlı seyreden lenf kanseri çeşidi mevcutsa, hastanın kaybedilmemesi için en ağır tedavilere en kısa sürede başlanır. Ancak yavaş seyreden lenf kanserinde hastaya çok yüklenmeden, daha hafif bir tedavi yöntemi uygulanabilir.